Mayıs 2012, 3.sayı |
Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali'nin 15 Yılı
Böyle başladı her şey. Mütevazı bir afişle.
Bir film şeridi ve ona değen bir kadın eliyle.
Müthiş bir şey olacaktı, bir kadın örgütü dünyanın dört yanından kadın filmleri, kadın öyküleri derleyecekti. Mücadele içindeki kadınların susma, bağır diye başlayan çağrısı yeni akisler yapacaktı. Gelecekte ne kadar büyüyeceğini kendisi bile tahmin edemezdi ama o film şeridi on yıllara uzanacak, dünyanın bütün kadınları bobinlere binip Ankara’ya uçacaktı.
Kendini feda eden cesur kadınların zaferleri taşıdı bizi
buraya. Vefakâr feministler… gülerken de
unutmazlar onları ağlarken de. Mücadeleye sinemayla katılan kadınları,
Türkiye’nin ilk kadın filmleri festivali onları saygıyla selamlar.
Cam fanusa büyük düşler çağırıyordu iki kadın. Sığmayınca
düşler oraya, gişenin boşluklardan sızıp film şeritleri üzerinde dünyayı
dolaştılar. Milenyumun ilk yılıydı. Kısaca ’00 diye yazdık ama dikkatli bakın,
sıfır değil onlar; gişenin konuşma deliği, kadınların dili onlar! Kadınlar
sesini daha çok duyuracak yeni bin yılda. Festival filmlerimiz beş seansta
beyaz salonda.
Cangıl radyo’dan yapılan anonsu Ankara’dan duyuyor.
İspanya’da dövülen kadınla birlikte kanıyor. Antonia’nın yazgısının izini
sürerken sinir krizinin eşiğindeki kadınlara katılıyor.Hayatı bir melodram filmi gibi akıp giderken birden
ayaklanması bundan. Artık şanssız, kadersiz, kısmetsiz değil. Çünkü görünen o
ki bir tek o değil, kadınlığına mağlup kılınan. Dünyanın her yerinden benzer
kadın öyküleri derliyor kadın sinemacılar. Yitik kız kardeşlerini bulmanın
sevinciyle havalara uçuyor kadın. Artık bi kendi yok, biz var!
Bir halkanın üzerindeki tek taş’a döngülenen şey, sırlı bir
piramidin duvarları arasında anlamsız şekillere parçalanıyor. Böyle mi
olacaktı, yazık, derken, biz öyle görürsek aslında bir çiçek dürbünü olan hayat,
bir şeyi bozarken, yeni bir şey yapıyor. Sonsuz olasılıkların kaleydoskopu,
dönüşüme inanana, devrimci bir film sunuyor.
Kadın mutsuzluğunun yirmi sebebi ne olabilir diye sorsak,
yirmisi de aynı kapıya çıkar:
Bir takım adamlar! Kadınlarsa farklı renklerin dalga boyunda
direniyorlar. Ama gün geliyor, bir senfoni için buluşan farklı çalgılar gibi, dünyanın
her yerinden kopup her biri ayrı renkte
yan yana umuda gökkuşağı oluyorlar.
Çöpten adam
sinemasında, aşk filmlerinin yönetmeni hep erkek, topu tutan hep Ali olmuş,
Ayşe’ye hep seyretmek düşmüşse; ancak
bir kadın filmleri festivalinde tersine döner her şey. Akla bir cin’lik, kareye
cadılık düşer.
Kadın
sineması kadın ruhunu mu yansıtır? Film şeridi neyin röntgen kâğıdıdır?
Kabına
sığamayan kadınlar sinemada ayağa kalkarken, iyi bir film içimizi dışımıza mı
çıkarır?
O gün sokağa pencereden çıkmaya karar verdi. Kahramana değil
bize rüzgâr olacak dostlara ihtiyacımız var, diye düşünüyordu süpürgesine
binerken. Düşünceli olduğu için elektrik direğini fark etmemişti. Çarpınca bıısszzztt diye bir şey oldu… Şimdi içi
saydam dışı akkordu. Canı çok yanmıştı ama, iyiydi bu yeni hali. Nasıl yapmalı
da bu kor kor ateşi söndürmeden taşımalıydı? Sokağa baktı. Kadınlar vardı, her
yerde. Kararını verdi: Sinema salonuna doğru uçmaya başladı. Peşinden geliyordu kadınlar, onun rüzgârından
etekleri uçuşurken.
Gönüllülerin hepsi geldi mi? Çok işimiz var yapacak! Destekçiler
aranacak, katalog çıkarılacak, biletler basılacak… sahi, gişelerde kim duracak?
Söyleşi sorumlusu nerde, her şey tamam mı? Açılış gecesindeki partiyi herkese
duyurduk mu? Radyo spotları da harika
olmuş bu arada! Bir de afiş için aile
fotoğrafı var. Yaklaşın kızlar, toplanın ortada şöyle… tamam, harikasınız,
bozmayın, çekiyorum, hazııır…, gülümseyin,… onikinci diyeceksiniz!
Sinemada kadına kötülük mü atfediliyormuş… aa, hiç farkında
değilim.
İyi kadındır, Belgin Doruk’u severim. Öteki mi? Bilmem… hiç düşünmedim.
Kral ve Ben
Yazan: BErk İktidar
Yöneten: Egemen Koalisyon
Oynayanlar: Homo Erectus kumpanyası
Yapımcı: Mahşerin Dört Atlısı
Yan yana duruyoruz film şeridini oynatmak için.
Bir akkordan
geçtikten sonra yansıyor perdeye hallerimiz.
Filmde açan güneşin ışığı seyircilerden
bir kadının tek taş yüzüğünden sekip bir çiçek dürbününün içine giriyor. Orada
sonsuz kez biçim değiştirip dünyayı kadınlar için yeniden üretiyor.
On beş
yıldır.